8 Ağustos 2012 Çarşamba

Welcome to the Rileys

Welcome to the Rileys

Yönetmen : Jake Scott
Yapım: 2010
Dram


Allison ( Kristen Stewart ) 15 yaşında evden kaçmış, striptizci olarak çalışan 20 li yaşlarında bir genç kız. Biraz kaybolmuş, yalnız, güvensiz, yaptığı işin tam tersine çok içine kapanık, hatta insanlara bile duvarlar örmüş biri.


Doug ( James Gandolfini ) ve Lois Riley ( Melissa Leo) çifti ise kızlarını bir kaza da kaybetmiş. Aralarında ciddi bir uçurum ve konuşulamayan şeyler var. Lois kazadan sonra hiç evden çıkmamış, bütün işlerini evden hallediyor, bir şekilde yaşamına devam ediyor. Doug'ın ise haftanın bir günü poker gecesine gitmek dışında bir hayatı yok.


Doug bir iş gezisinde Allison ile tanışıyor. Yaşadığı eve taşınıyor (ev denebilirse tabi). Doug karısını terketmiyor, sadece ona ihtiyacı olduğunu düşündüğünü Allison'un yanında kalıyor bir süre, onu bırakamıyor, bir şekilde onu koruyup, kollamaya, kendine göre ona babalık etmeye çalışıyor. Küfür etmemesini, yatağını toplamasını, temiz olmayı öğretmeye çalışıyor. Allison düşündüğünüz gibi, kendisine babalık etmeye çalışan bu iyi adamın kollarına atlayıp, kızı rolü oynamaya başlamıyor tabi ki. Öyle olsaydı zaten çok standart bir film olurdu. İyi ki de olmamış.


Lois kocasını çok merak ettiği için, sonunda kabuğunu kırıp arabaya atlayıp, kocasının yanına geliyor. Karı kocanın bu konu hakkında telefon konuşmaları ve Doug'un karısının evden çıkmasına şaşkınlıkla karışık sevinci çok güzeldir. Lois her Türk kadınının yapacağı gibi "sen elin genç,güzel, taş vücutlu kızlarıyla birlikte yaşıyorsun" diyerek, evi başlarına yıkıp, yüzlerini gözlerini paralamıyor. Büyük bir olgunlukla durumu anlayıp, kocasına destek oluyor ( Keşke her çift böyle olsa diyoruz biz de bu sırada) . O da Allison'a kendi çapında annelik yapmaya çalışıyor. Yaşadığı bir hastalık sonucunda, ona yardımcı oluyor, doğru iç çamaşırları alması için alışverişe götürüp, ihtiyacı olanları karşılıyor.


20 yaşınıza da gelseniz kendi kendinize öğrenemeyeceğiniz, ailenizden küçükken öğreneceğiniz ve alışkanlık kazanacağınız şeyler vardır, kendi başınıza bilemeyeceğiniz. Herkesin bir rol modele ihtiyacı vardır. Birisinin size küfür etmenin kötü olduğunu söylemesi gerekir, birisinin size yatağınızı nasıl toplayacağınız da öğretmesi gerekir. Bir çok alışkanlığımızı ailemiz ile birlikte yaşarken kazanıyoruz.

Filmi izlerken çoğu insanın Allison'ın o aile ile gitmesi gerektiğini, doğru olanın bu olduğunu düşündüğüne eminim. Film de mutlu sona ulaşacaktı böylece. Ben bazı şeyleri yerine koymanın zor olduğunu düşünüyorum. Senelerce yalnız yaşamış, türlü pisliğe bulaşmış, güvensiz bir kızın bir anda bir ailenin cici kızı rolünü üstlenmesini beklememizin biraz ütopik olduğu kanaaitindeyim. Babanız yoksa yoktur, kimse onun yerine geçemez. Kimse o boşluğu dolduramaz, siz bir şekilde babasız yaşamaya alışırsınız ve hayata karşı bir duruşunuz olur ister istemez. Herkesin bir başetme yöntemi vardır.

Filmin sonu benim için iyiydi. Gerçekten olması gerektiği gibiydi. Herkes daha güçlüydü artık, birisine güç vermek yada hayatına devam etmesi için yardım etmek onun hep yanında olmayı gerektirmez.
IMDB Puanı: 7.0

2 yorum:

  1. genel olarak şöyle bir baktım bu bloğuna, anladığım kadarıyla filmlerini seçerek izliyorsun. izlemeye alıyorum. sinemayı çok seviyorum, sadece arada bir izleyip çok beğendiğim filmleri bir anda yayınlıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet genel olarak seçerek izliyorum. Ben de yazacağım filmlerin genelde sevdiğim ve beğendiklerimden olmasına dikkat ediyorum ama bazen bazı filmlere o kadar çok kızıyorum ki, yazıp içimdekileri dökmeden olmuyor :))

      Sil