21 Temmuz 2012 Cumartesi

The Ledge - Hayatının Seçimi

The Ledge - Hayatının Seçimi

Yönetmen : Matthew Chapman
Yapım: 2011
Dram, Gerilim



Shana (Liv Tyler) ve Joe Harris (Patrick Wilson) evli ve oldukça dindar bir çift. Özellikle Joe hayatını tam olarak kendini adamış bir Hristiyan olarak yaşıyor. Birbirlerini seven, mutlu, huzurlu, inançlı bir çifler.



Gavin (Charlie Hunnam) ise eşcinsel arkadaşı Chris (Chris'te Kabala öğretisine inanan birisi) ile birlikte yaşıyor ve bir otel de yönetici. Zamanın da yaşadığı bazı olaylar sonucunda inancını sorgulamaya başlamış sonunda inançsızlığı seçmiş (ya da benim anladığım bu!)



Shana aynı zamanda komşusu da olan Gavin ile birlikte çalışmaya başlar (tamamen tesadüf) ve yakınlaşmaya başlarlar. Bundan sonrası aşk, nefret, aldatma, inanç, inançsızlık arasında gidip gelen ve sonu bir çatı da atlamayı bekleyen bir adama kadar uzanan bir hikaye..


Film çatı da başlıyor da diyebiliriz. Gavin çatı da, atlamak üzere, neden atlamak istiyor, neden saat tutuyor atlamak için? bu sorularla filme başlıyoruz. Film devam ederken de Gavin'in kendisini kurtarmaya gelen Dedektif Hollis (Terrence Howard) ile sohbeti sırasında tüm sorularımız cevap buluyor.


Film de genel olarak ilgimi çeken tek şey aslında Dedektif Hollis'in hikayesi oldu aslında. ( Evet doğru duydunuz onunda bir hikayesi var. Bir film de kaç tane hikaye olabilir ki??) Hollis filmin başında acı bir gerçekle yüzleşiyor. Çocuğu olmuyormuş. Olabilir, herkesin çocuğu olmak zorunda değil diyebilirsiniz ama hali hazırda Hollis'in 2 tane çocuğu zaten var ve durum biraz tuhaf. Senelerce babaları olduğunu düşündüğün çocukların kim olduklarını bilmemek, aldatılmak gibi sorunlarla uğraşırken, kendisini çatı da adamın birini atlamaması için ikna etmeye çalışırken buluyor. Gavin'in hikayesi ışığında Dedektif'te sorunlarının çözümünü buluyor sanıyorum. (Filmin sonundan bunu anladım)




Film aslında çok dindar biri ile, ateist birisinin felsefe savaşı olarak lanse edilmiş. İzlerken açıkçası çok şey bekledim filmden. Sorgulamalar, tartışmalar, iknalar... Ama bunların hiçbirini bulamadım.
Benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Elimiz de 2 aldatma hikayesi, Dindar bir Hristiyan, Ateist ve eşcinsel var. Bu kadar karşıklığı toplamak zor olmuş olmalı, altı bence boş kalmış.



Filmin sonlarına doğru, çok inançlı olduğunu düşündüğümüz insanların da aslında feleğin çemberinden geçip, kurtuluş ümidi ile din'e sarılmış ve büyük bir aydınlanma yaşamış olması, diğer taraftan inançlı insanımızın da yaşadığı kayıp ile dininden vazgeçmiş olması ise tuzu biberi, eşcinsel kabala inançlı arkadaşa hiç girmiyorum! Bana bu filmdeki hiç birşey elle tutulur gelmedi.

Sorulamak gerekirse; Kendisini kurtardığını düşündüğünü bir adama ve onunla birlikte Hristiyanlığa bağlanan kızımız, ilk fırsatta kocasını aldatmaktan çekinmiyor. Çok inançlı olduğunu düşündüğümüz diğer arkadaşımız ise dini bahane ederek birisinin hayatına kastetmekten hiç çekinmiyor. (Yerim sizin inancınızın gerçekliğini demek istiyorum!)

Birisinin hayatı için kendi hayatınızı feda eder misiniz?? sorusu ile bizi düşündürmek isteyen film ise, sonunun saçmalığı ile beni daha da hayal kırıklığına uğratmaktan fazlasını yapamadı. Bu kadar basit bir yakalanma ya da yakalayamama olamaz sanıyorum!!

Bu film basit bir aldatma hikayesi bence, din'i karıştırıp felsefik bir film yapma çabası olmasaymış keşke.. Dram belki ama kesinlikle gerilim değil. Konusu itibariyle aslında çok iyi bir film olabilecekken, harika oyuncular varken, altı çok boş kalmış. Üzücü!

İzlemesem de olurmuş.. Seçim sizin.. Benim göremediğim birşeyler vardır belki sizi çekebilecek.

MDB Puanı: 6.4

10 yorum:

  1. Un long dimanche de fiançailles (A very Long Engagement) seyret. Hem dehiç vakit kaybetmeden.
    http://www.imdb.com/title/tt0344510/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi biliyorum, izlemek istiyorum iyice merak uyandırdın!! Ama Dvd'cim kmlerce uzak, sen daha uzak.. Nereden bulucam????

      Sil
    2. Verdiklerim arasında yok mu? Yoksa kısa zamanda veririm.

      Sil
    3. Kontrol ettim, bulamadım. Hafta içi medeniyete gidicem, dvdci de sorucam. olmazsa senden artık :))

      Sil
  2. Bu filmi başka bir blogger arkadaş çok övünce blogunda merak etmişim. şimdi senin yazın da tam tersi bir izlenime sebep oldu. söylemek istediklerini çok net bir dille kaleme almışsın sanırım hemen izlemeyeceğim The Ledge'yi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi öven yazıyı merak ettim. Benim beklentim yüksekti ama hayal kırıklığına uğradım. İzlersen yorumunu merak ediyorum :)

      Sil
  3. izlemeyi düşündüklerimdendi bu.
    oyuncular öncelikle.
    bi de konu ilginç ama annadım yoğun olunca karıştırmışlar.
    amerikalılar beceremez zaten.
    fransızlık bu konu.
    :)
    bugünlerde fransız sinemasını annatıyorum gördün mü bilmiyorum.
    tüm iyi filmleri yazıcim bugüne dek olan.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet :) Okuyorum yazılarını, seviyorum. Fransız sineması yazıları bolca ilgimi çekiyor zaten. Filmi dene bence yine de. Belki sen farklı bir gözle izleyip, seversin. Oyuncular evet gayet iyiydi.

      Sil
  4. Hangi sitedeydi unuttum o yazıyı. izlersem yorumumu paylaşırım mutlaka :)

    YanıtlaSil