26 Temmuz 2012 Perşembe

Elle s'appelait Sarah - Sarah's Key

Elle s'appelait Sarah - Sarah's Key

Yönetmen : Gilles Paquet-Brenner
Yapım: 2010
Dram, Savaş

Paris'teki Vel'd'Hiv' Anıtı'ndan
“16-17 Temmuz 1942; Paris ve banliyölerindeki 13.152 Yahudi tutuklanıp Auschwitz’e ölüme gönderildi. Velodrome D’Hiver’in bir zamanlar bulunduğu bu noktada Nazi işgal kuvvetlerinin talimatlarıyla Vichy polisinin gözetiminde 1.129 erkek, 2.916 kadın ve 4.115 çocuk gayriinsanî şartlarda nakledildiler. Tanrı onları kurtarmaya çalışanları korusun. Etraftan geçenler, sakın unutmayın!”



Film Tatiana De Rosnay'ın aynı isimli kitabından alıntı. Kitabı okumadığım için birebir olup olmadığını söyleyemeyeceğim, ilk olarak kitabını okumayı tercih ederdim ama kitaptan haberim olmaması kötü oldu! (Benim cahilliğim!!)



16 Temmuz 1942 yılında Paris'te gerçekleşen Vélodrome d'Hiver temerküzü ( sözlük anlamı: bir yerden toplanma) sırasında ailesi ile birlikte evinden alınan Sarah'ın (Mélusine Mayance) hikayesi ile başlayan film, 2002 yılında Fransa'da yaşayan Amerikalı gazeteci Julia Jarmond'ın (Kristin Scott Thomas) hikayesi ile devam ediyor.



Sarah kendilerini almaya gelen polisler Fransız olduğu için bir kaç saat sonra geri döneceklerini düşünüyor ve kardeşini zarar görmemesi için evde ki gizli bölmeye saklayıp geri döneceğine söz veriyor, anahtarını da yanına alıyor. ( Biraz araştırdığımda - ki çok bilgi bulamadım ama - Fransız polislerin Alman yönetimde olması sebebi ile olay mümkün olduğunca örtbas edilmiş ve zamanla unutulmuş!)



Sarah ve ailesi çaresizce toplama kampına gönderilmemek için mücadele ediyorlar. Sarah'ın tek düşündüğü şey kardeşi. Sarah düşündüğü gibi kardeşinin yanına gidemiyor. Elinde anahtarını hiç bırakmadan çaresizce kardeşine gidebilmenin yollarını arıyor.

Bu anları izlemek gerçekten çok üzücü. Bunların bir şekil de gerçek olduğunu bilip izlemek ise çok korkutucu!! İnsanın insana yaptığını kimse yapmıyor sanırım.



Sene 2002. Fransız eşi ve kızı ile birlikte Fransa'da yaşayan gazeteci Julia ise olayın 60. yıldönümü sebebi ile bir makale yazmakla görevlendirilir. Konu üzerinde çalışırken olayın unutulmaya yüz tutması ve gençlerin neredeyse olayla ilgili hiç birşey bilmemesi onu çok şaşırtır. Araştırmasını derinleştirdikçe Sarah hakkında bilgilere ulaşır ve bir yerden sonra Sarah'ı araştırmaya başlar ve onunla ilgili bilgiler bulur. Bu iki kadının hayatı seneler sonra bile olsa bir şekilde kesişecektir.


Kamptan kurtulmak gerçek bir kurtuluş mu oldu Sarah için? Ölmekten daha kötü durumlar vardır, kurtulamayacağımız. Unutmak insanı özgür mü kılar? Yok saymaya çalıştığımız şeylerin, bazı insanların hayatında yok sayamayacakları kadar derin izler bıraktığını ne zaman farkederiz?

Aşağıdaki sahne beni en derinden etkileyen sahnelerden birinin başlangıcı.. Geride bıraktıklarımızı nasıl bulacağımızı biz belirleyemiyoruz bazen, hatta çoğu zaman ve başımıza gelenlerle başedemiyoruz. Evet ne yazık ki bu hayatta baş edilemeyecek şeyler var. Küçücük çocukların hayatlarını değiştiren, aileleri ayıran siyasi hırslar var. Kurtulanların hayatlarına devam etmelerine izin vermeyen şeyler.. Bazı çocuklar bu kadar çabuk büyümek zorunda kalmasa keşke..



Ben bu filmi çok sevdim, çok etkilendim, çok üzüldüm.. Bu filmin hiç olmamasını, bu kitabın hiç yazılmamasını, yazılmasına sebep olan herşeyin asla gerçekleşmemiş olmamasını isterdim. Ama ne yazık ki var ve unutmamamız dileği ile..

IMDB Puanı: 7.3

2 yorum:

  1. bu film kaçırılımaz.
    biliom ama henüz izlemedim.
    :)
    diğer bilokun.
    okey.
    :)
    hani giderken fotolar koymuştun ya tatile.
    çok sevmiştim.
    :)

    YanıtlaSil
  2. eveeet foto günlüğü ve pinterest fotoların da sevimlii.
    :)

    YanıtlaSil