14 Haziran 2012 Perşembe

Lars and The Real Girl

Lars and The Real Girl

Yönetmen: Craig Gillespie
Yapım: 2007
Komedi, Dram


Lars ( Ryan Gosling) küçük bir kasaba da abisi Gus (Paul Schneider) ve eşi Karin'in (Emily Mortimer) evinin garajında yaşayan içine kapanık, insanların ona dokunmasından hoşlanmayan, hayatını evi ve işi arasında geçiren genç bir adam. Karin'in tüm çabalarına rağmen insanlarla iletişim kurmayı reddediyor. Yan yana yaşadığı abisi ve eşinin evine bile gitmemek için üstün bir çaba harcıyor.



Bir yandan da merhametli, iyi niyetli, hasta diyemeyeceğiniz ama sınırda olduğunu hissettiğiniz bir karakter. Onu sevmemek bence pek mümkün değil. İşyerin de onunla iletişim kurmaya çalışan ve hatta hoşlanan Margo'dan da (Kelli Garner) sürekli kaçıyor.



Lars sonunda Gus ve Karin'a yeni bir arkadaşı olduğunu ve onlarla tanıştırmak istediğini söylüyor. Mutluluktan deliye dönen Karin yemekler hazırlıyor, hazırlanıyor ve Gus ile birlikte misafirlerini beklemeye başlıyorlar. Film de burada başlıyor asıl diyebiliriz.


Lars'in internetten sipariş ettiği Bianca (hepimizin bildiği üzere şişme bebek!) amacına uygun kıyafetler ile mutlu bir suratla oturan Lars ile yanyana bir şekilde Gus ve Karin'ın karşısında. Lars için o "gerçek". Hikayesini hiç bir boşluk doldurmayacak şekilde zihninde tamamlamış. Bianca'nın tekerlekli sandalyeye ihtiyacı var çünkü hasta, Bianca yolda valizini çaldırdı kıyafete ihtiyacı var, Bianca dindar olduğundan Lars ile garajda kalamaz Gus'ın evinde misafir odasında uyuyabilir mi gibi..


Gus ilk başta durumu kabullenemese bile Karin'in çabaları sonucu Lars'a yardım etmenin yollarını aramaya başlıyorlar. Burada devreye (oyunculuğu ile beni büyüleyen)  Dr. Dagmar (Patricia Clarkson) giriyor. Mevzu basit aslında Bianca'nın iklime uyum sağlaması için doktor'a görünmesi gerekiyor. Seanslar düzenleniyor, Bianca dinlenirken Lars ise doktorla bekleyip sohbet ediyor. Biz bu sırada Lars ile ilgili gerçekleri de öğrenmeye başlıyoruz. Lars sevdikleri için çok endişeli, iyi niyetli ama yaşadığı kayıplar nedeni ile çok hassas.



Film de en çok dikkatimi çeken ve bana keyif veren kısım kasaba halkının tepkisi oldu. Herkes büyük bir gerçeklikle Bianca'yı kabul ediyor. Bianca gerçek bir insan gibi yardım çalışmalarına katılıyor, kuaföre gidiyor, Lars ile yemeğe çıkıyor, kiliseye geliyor. Lars onunla eğer gerçekten bir sevgilisi olsa yapmak istediği herşeyi yapıyor, hatta kavga bile ediyor!!



Film de güzel tezatlıklar var. Bianca bir şişme bebek ve yapılma amacı malum ama biz onu çok duygusal ve saf bir gerçeklikle izliyoruz. İlk geldiğinde üzerinde olan kıyafetlerden farklı olarak, günlük, sıradan, bizler gibi pijamalarla, kazaklarla, kafasında beresi ve atkısıyla amacından çok çok farklı bir şişme bebek oluyor Bianca : ) Bir süre sonra izlerken siz bile Bianca'nın gerçek olduğunu düşünebilirsiniz.


Filmin en güzel sahnelerinden birisi bence Margo ve Lars'ın işyerindeki oyuncak ayı merkezli konuşmaları. (Margo'da tabi ki tüm kasaba halkı gibi Lars'a yardım etmeye çalışmaktan ve ondan hoşlanmaktan asla vazgeçmiyor)  Sahneyi anlatıp keyfini kaçırmak istemiyorum ama izlediğim en romantik sahnelerden biriydi bence : )


Hepimiz zaman zaman sınırlarda dolaşırız ve bir çıkış yolu ararız. Bazen gerçekler de, bazen de gerçek olduğuna delice inanmak istediğimiz şeyler de buluruz çıkış yolunu. Biz o yola girerken yanımızdakiler bazen elimizi tutar bizimle yürür, bazen de bizi yolun dışına atmak için iterler. Bu, bu kadar basittir aslında.

Lars'ın çıkış yolu Bianca idi, bence tutunabileceğini düşündüğü gerçekliğe tutunup, kendine bir çıkış
yolu buldu. Başka bir hayatta ya da gerçek hayatta diyelim, Bianca defalarca tecavüze uğrayabilir, Lars tüm kasaba tarafından aşağılanabilir ve kendisiyle dalga geçilebilirdi. Ben bu kasabanın gerçekliğini, Lars'ı, Bianca'yı sevdim izlerken. Filmin sonunu da çok tatmin edici buldum.

Bence izlenmesi gereken çok güzel film. Bazen gülücek, bazen hüzünlenecek ama izlerken kesinlikle keyif alıp hiç sıkılmayacaksınız.

IMDB Puanı: 7.4

1 yorum:

  1. Çok güzel ben de yazmıştım bu Lars and The Real Girl'ü. Aynı şeyleri düşünüyoruz belli ki. Komedi ve dramı çok başarlı bir şekilde harmanlayan mütevazi bir film. :)

    YanıtlaSil